Перевод: с английского на турецкий

с турецкого на английский

... olsun... olsun

  • 1 anywhere

    hiçbir yerde; hiçbir yere; her yerde; her yere; neresi olursa olsun; nereye olursa olsun; nerede olursa olsun

    English to Turkish dictionary > anywhere

  • 2 come what may

    (whatever happens: I'll give you my support, come what may!) ne olursa olsun, her ne pahasına olursa olsun

    English-Turkish dictionary > come what may

  • 3 in any case

    herhalde, nasıl olursa olsun, her hâlükârda, ne olursa olsun, her halükârda, illâki
    * * *
    (nevertheless: I don't believe the story but I'll check it in any case.) yine de, bununla beraber

    English-Turkish dictionary > in any case

  • 4 make an example of

    v. başkalarına ibret olsun diye cezalandırmak
    * * *
    (to punish as a warning to others: The judge decided to make an example of the young thief and sent him to prison for five years.) ibret olsun diye ceza vermek

    English-Turkish dictionary > make an example of

  • 5 by any means

    hiç, nasıl olursa olsun
    * * *
    her ne şekilde olursa olsun

    English-Turkish dictionary > by any means

  • 6 that takes the cake

    fevkalade, mükemmel, daha ne olsun ki, aşk olsun, canıma tak etti

    English-Turkish dictionary > that takes the cake

  • 7 that takes the cake

    fevkalade, mükemmel, daha ne olsun ki, aşk olsun, canıma tak etti

    English-Turkish dictionary > that takes the cake

  • 8 amen

    interj. amin, haklısınız, öyle olsun
    ————————
    n. amin
    * * *
    interjection, noun
    ((usually Amen) said or sung by Jews or Christians to express a wish that the prayer should be fulfilled.) âmin

    English-Turkish dictionary > amen

  • 9 anyhow

    adv. her nasılsa, ne olursa olsun, nasıl olsa, herhalde
    * * *
    herhangi bir şekilde
    * * *
    1) (anyway: Anyhow, even if the problem does arise, it won't affect us.) yine de, genelde, zaten
    2) (in a careless, untidy way: Books piled anyhow on shelves.) dikkatsizce, rastgele

    English-Turkish dictionary > anyhow

  • 10 anything

    n. bir şey, hiçbir şey, herhangi bir şey, ne olsa, her şey
    * * *
    hiçbir şey
    * * *
    1) ((in questions, and negative sentences etc) some thing: Can you see anything?; I can't see anything.) bir şey, herhangi bir şey
    2) (a thing of any kind: You can buy anything you like; `What would you like for your birthday?' `Anything will do.') her şey, ne olursa olsun

    English-Turkish dictionary > anything

  • 11 at all costs

    (no matter what the cost or outcome may be: We must prevent disaster at all costs.) ne pahasına olusa olsun

    English-Turkish dictionary > at all costs

  • 12 at all events / at any event

    (in any case: At all events, we can't make things worse than they already are.) her şeye rağmen, ne olursa olsun

    English-Turkish dictionary > at all events / at any event

  • 13 at any rate

    hiç olmazsa, ne olursa olsun, yine de
    * * *
    (at least: It's a pity it has started to rain, but at any rate we can still enjoy ourselves at the cinema; The Queen is coming to see us - at any rate, that's what John says.) hiç olmazsa, en azından

    English-Turkish dictionary > at any rate

  • 14 bon voyage

    (a phrase meaning `have a good journey'.) iyi yolculuklar, yolunuz açık olsun

    English-Turkish dictionary > bon voyage

  • 15 by hook or by crook

    şöyle ya da böyle, nasıl olursa olsun
    * * *
    (by some means or another; in any way possible: I'll get her to marry me, by hook or by crook.) şöyle ya da böyle, ne yapıp edip

    English-Turkish dictionary > by hook or by crook

  • 16 damn

    adj. lânet, iğrenç, çok fazla, son derece
    ————————
    adv. lânet, allah'ın belâsı, çok fazla, son derece
    ————————
    interj. kahretsin, allah'ın belâsı, lanet olası, lanet olsun
    ————————
    n. lanet, beddua; değersiz şey
    ————————
    v. belâ okumak, lanetlemek, lanet etmek; reddetmek, kesinlikle kabul etmemek; eleştirmek; suçu yüklemek; mahvetmek
    * * *
    1. lanetle (v.) 2. korkunç (adj.)
    * * *
    [dæm] 1. verb
    1) (to sentence to unending punishment in hell: His soul is damned.) lânetlemek, lânet okumak
    2) (to cause to be condemned as bad, unacceptable etc: That film was damned by the critics.) değersiz bulmak
    2. interjection
    (expressing anger, irritation etc: Damn! I've forgotten my purse.) Allah kahretsin!; Tüh!
    3. noun
    (something unimportant or of no value: It's not worth a damn; I don't give a damn! (= I don't care in the least).) on para etmez
    - damning

    English-Turkish dictionary > damn

  • 17 farewell

    adj. veda, son
    ————————
    interj. elveda, uğurlar olsun, güle güle
    ————————
    n. elveda, veda
    * * *
    veda
    * * *
    [feə'wel] 1. noun
    (an act of saying goodbye: They said their farewells at the station; ( also adjective) a farewell dinner.) veda, ayrılık
    2. interjection
    (goodbye: `Farewell for ever!' she cried.) Allaha ısmarladık, Elveda

    English-Turkish dictionary > farewell

  • 18 for a change

    (to be different; for variety: We're tired of the car, so we'll walk for a change.) değişiklik olsun diye

    English-Turkish dictionary > for a change

  • 19 for fun

    şaka olarak, şakadan
    * * *
    (as a joke; for amusement: The children threw stones for fun.) eğlence olsun diye, vakit geçirmek için

    English-Turkish dictionary > for fun

  • 20 for the hell of it

    (for no particular reason; just for fun: The boys said they had set fire to the house just for the hell of it.) sırf zevk/iş olsun diye

    English-Turkish dictionary > for the hell of it

См. также в других словарях:

  • olsun — òlsun uzv. DEFINICIJA reg. ekspr. neka bude! [Bajram (šerif) mubarek olsun! riječi kojima se čestita Bajram] ETIMOLOGIJA tur. olsun …   Hrvatski jezični portal

  • ... olsun ... olsun — sözü geçen her şey Er olsun subay olsun, harpte ölen her askerin müşterek sembolü meçhul askerdir. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • olsun — 1. Yaxşı, razıyam, etirazım yoxdur. – Olsun, – deyə direktor gülümsündü. 2. «Ki» bağlayıcısı ilə: olsun ki. . . – ola bilsin ki. . . , ola bilər ki. . . , mümkündür ki. . . , yəqin, ehtimal ki. . . , bəlkə də. . . Olsun ki, o bu təklifi qəbul… …   Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti

  • şart olsun — 1) nikâhım üzerine yemin ederim ki, öyle değilse veya bunu yapmazsa karım boş düşsün (olsun) anlamında yemin olarak kullanılan bir söz Artık hep, evli adamlar gibi biz de şart olsun yeminine başladık. Ö. Seyfettin 2) yemin etmek için kullanılan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • feda olsun! — varsın gitsin, uğrunda yok olsun! anlamında kullanılan bir söz Böyle harmancı çingeneler, sana düzinelerle feda olsun! O. C. Kaygılı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • helal olsun — 1) bir hizmet veya özverinin istenilerek yapıldığını ve takdir edildiğini göstermek için kullanılan bir söz Yol güzel, tarlalar cömert / Helal olsun yol parası. B. R. Eyuboğlu 2) hakkımı helal ediyorum anlamında kullanılan bir söz 3) bir davranış …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • eksik olsun — 1) gereği yok anlamında kullanılan bir söz Böyle yardım eksik olsun. 2) ölsün! anlamında kullanılan bir ilenme sözü …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • toprağı bol olsun — Müslüman olmayanlar için ruhu sükûn içinde olsun anlamında söylenen bir söz On dakikaya kalmadan adamcağız sizlere ömür! Toprağı bol olsun diyeceksiniz. R. Erduran …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • MURO: Nalet Olsun İçimdeki İnsan Sevgisine — In diesem Artikel oder Abschnitt fehlen folgende wichtige Informationen: Vollständige Inhaltsangabe und Angaben zur Rezeption fehlen Du kannst Wikipedia helfen, indem du sie recherchierst und einfügst …   Deutsch Wikipedia

  • dağ ardında olsun da yer altında olmasın — yaşasın da uzakta olsun anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ervahına yuf olsun! — yazıklar olsun, Allah kahretsin! anlamında sövme veya kınama sözü …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»